Tom is extremely unstable.
- Tom son derece istikrarsız.
This test suite is unstable.
- Bu test maiyeti istikrarsız.
Their situation is precarious.
- Durumları istikrarsızdır.
The market is very volatile.
- Pazar çok istikrarsız.
Stability has been elusive.
- İstikrar zor bulunur.
Sami wanted stability.
- Sami istikrar istiyordu.
There was steady economic improvement.
- İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
Jack and Betty have been going steady for a month.
- Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır.
- İstikrar, malumunuz üzere, muvaffakiyetin anahtarıdır.
Kararlılıkla her şeyi başarırız.
- İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.