i̇ddi̇alı

listen to the pronunciation of i̇ddi̇alı
Турецкий язык - Английский Язык

Определение i̇ddi̇alı в Турецкий язык Английский Язык словарь

iddialı
assertive

I think I'm not assertive enough. - Sanırım yeterince iddialı değilim.

They were very assertive. - Onlar çok iddialıydı.

iddia
{i} allegation

Can you prove the allegations? - İddiaları kanıtlayabilir misin?

Tom has denied the allegations. - Tom iddiayı yalanladı.

iddia
(Hukuk) claim

The man claimed he didn't take the money. - Adam parayı almadığını iddia etti.

John laid claim to the painting. - John tablo üzerinde hak iddia etti.

iddia
assertion

So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation. - İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.

Can you prove the validity of your assertion? - İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?

iddia
bet

He knows better than to make such a claim. - Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.

Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling. - Tom Mary ile onu kol güreşinde yenebileceğine dair iddiaya girdi.

iddialı
pretentious

I found his pretentious demeanor quite disconcerting. - Onun iddialı tavrını oldukça kaygılı buldum.

iddialı
cocksure, very sure of himself, assertive
iddialı
artsy
iddialı
assertive, pretentious
iddialı
(something) about which both sides are making great claims
iddialı
arty
iddialı
pretentious, (someone) who makes great claims for himself
iddialı
disputed
iddialı
(Ticaret) ambitious

Tom has ambitious goals. - Tom'un iddialı hedefleri var.

iddia
contention
iddia
{i} pretension
iddia
submission
iddia
{i} pleading
iddia
{i} argument

The argument that smoking is injurious has become accepted. - Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.

Her argument was not based on facts. - Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.

iddia
(Kanun) clamor
iddia
allege

Allegedly, Tom turned that offer down. - İddiaya göre, Tom o öneriyi reddetti.

She allegedly murdered him. - İddiaya göre onu o öldürdü.

iddia
say-so
iddia
suggestion
iddia
(Kanun) challenge
iddialı
mighty
iddia
thesis
iddia
allegement
iddia
purports
iddia
alleged to
iddia
claim of
iddia
claımed
iddialı; titiz, müşkülpesent
ambitious, meticulous, exacting
iddia
averment
iddia
information
iddia
pretense
iddia
pretension; pretense
iddia
contest
iddia
claim, assertion; allegation
iddia
protestation
iddia
obstinacy
iddia
charge
iddia
assertion, claim, thesis, allegation; pretension; insistence; wager, bet
iddia
pretence
iddia
asseveration
iddia
say so
iddia
{i} maintenance
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение i̇ddi̇alı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

iddialı
Bir iddiası olan
iddialı
Kendine çok güvenen
iddia
Dediğinde direnme, inat: "İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı."- Ö. Seyfettin
iddia
Kendinde olmayan bir yeteneği, bir durumu varmış gibi gösterme
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
iddia
Dediğinde direnme, inat
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav
İDDİA
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin müsbet veya menfiliğini ısrarla söylemek. İleri sürülen fikir. Dâva etmek. Israr etmek. İnat etmek. Haklı veya haksız bir dâvaya kalkışmak.(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dâva-yı halk ve iddiâ-yı icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır. M.)