iğne

needle; pin, straight pin, safety pin; pointer, needle; spicule, sting; brooch, pin; fishhook; syringe, hypodermic, hypo; injection, shot, jab; pinprick, sarcasm, dig (at sb)

spicule

stinger, sting (of an insect)

pointer

shot, injection

(Denizbilim) fiddle

sarcasm

He doesn't understand sarcasm. - O, iğnelemeyi anlamaz.

prickle

hype

(Bilgisayar) stylus

(Otomotiv) core

(Otomotiv) float needle

(Aydınlatma) post

spindle

(Denizbilim) hook

The public bought it hook, line and sinker, didn't they? - Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?

Tom put bait on the hook. - Tom olta iğnesine yem koydu.

iğne atsan yere düşmez

very crowded

iğne atsan yere düşmez

(Konuşma Dili) The place is packed./It's bursting at the seams

You can build a pinhole camera with a shoe box. - Bir ayakkabı kutusuyla, bir iğne deliği kamerası yapabilirsiniz.

a) the eye of a needle b) pinhole, pinprick

iğne deliği/gözü the eye of

a needle

iğne deliğinden Hindistan'ı seyretmek

to be able to draw important conclusions from a small event

iğne ile açılmış delik

pinhole

iğne ile delmek

needle

iğne ile kuyu kazmak

1. to try to do a hard job with pitifully inadequate means. 2. to do a job that demands a lot of time and patience

iğne ile vermek

to give (a medicine) hypodermically

iğne ile öldürmek

put to sleep

iğne iplik kalmak

to become very thin, turn to skin and bones

iğne ipliğe dönme

emaciation

iğne ipliğe dönmek

to become skin and bones, to pine away, to waste away

iğne ipliğe dönmek

to become very thin, turn to skin and bones

iğne kuyruklu ebabil

(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ebabiller) white-throated needletail

iğne topuzu/topu head of

iğne yapmak/vurmak

to give (someone) a shot, give (someone) a hypodermic injection

Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion. - Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.

iğne yemek

to be given a shot, be given a hypodermic injection

iğne yutmuş maymuna dönmek/ yemiş ite dönmek

to turn to skin and bones

iğne üstünde oturmak

to be on pins and needles, be on tenterhooks

(Jeoloji) acicular

(Teknik,Tekstil) purl

iğne işi

stitchery

samanlıkta iğne aramak

(deyim) Look for a needle in a haystack

çatal iğne

forks and needles

altın bir iğne görmek istiyorum

I would like to see a gold chain

derialtı iğne

hypodermic injection

hareketli iğne

(Tekstil) driver needle

iğneler

Needles

They will begin distributing free syringes and needles to drug users. - Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.

Do you know why cactus have needles? - Kaktüslerin neden iğneleri olduğunu biliyor musunuz?

köknar iğne yaprağı

fir needle

mıknatıslı iğne

magnetic needle

mıknatıslı iğne/ibre

magnetic needle

petek biçiminde iğne işi

smocking

samanlıkta iğne aramak

look for a needle in a haystrack

sivri obje korkusu (iğne vb)

(Tıp) trypanophobia

fix

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение iğne в Турецкий язык Турецкий язык словарь: Vücuda bu yolla ilaç verme işi: "Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonra gözlerini açtı."- H. Taner; Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri başlı, renkli bir türü; Baş, göğüs, yaka vb. yerlerde kullanılan kuyumcu işi süs eşyası; Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç; Bazı böceklerde bulunan savunma organı; Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç. İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç; Vücuda bu yolla ilâç verme işi; Oltanın ucundaki küçük çengel; Dokunaklı söz; Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık; İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç; Kas veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı basınçla vermek için kullanılan pompa; Bazı araçların ucu sivri parçaları; Kaslar veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı vermek için kullanılan araç, enjektör, şırınga; Giysi ve benzeri şeyleri dikmeye yarıyan ucu sivrice delici bir alet; Zerk yolu ile vücuda verilen ilaç; Botanikte bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık
iğne yaprak: cam türlerinde görülen, ince uzun, sivri üçlü yaprak
İğne yapraklılar: (Botanik, Bitkibilim) İğne yapraklılar (Pinales), Kozalaklılar olarak da bilinir, bitkiler (Plantae) âleminin açık tohumlular (Pinophyta) bölümünde bulunan tek sınıf olan Pinopsida'ya dahil bir bitki takımıdır ve ardıç, cam, göknar, ladin, melez, porsuk, sekoya, sedir, servi gibi soyu sürmekte olan tüm kozalaklı bitkileri içerir
iğne ardı: İğneyi, çıkış noktasının gerisinden saplayıp daha ileriden çıkararak yapılan aralıksız dikiş veya nakış türü
iğne deliği: İğnenin arkasında iplik geçirilen delik
iğne oyası: İğneyle değişik biçimli veya düğümlü ilmekler oluşturularak ve bunlar birleştirilerek yapılan oya
iğne yapraklılar: Kozalaklılar
iğne yastığı: İğnelik
iğne yurdu: İğne gözü, iğne deliği
kancalı iğne: Çengelli iğne
mıknatıslı iğne: Merkezinden bir iple asılı bulunan, dar ve sivri bir eşkenar dörtgen biçiminde yapılmış mıknatıs çubuğu
toplu iğne: Başında küçük bir toparlak bulunan iğne
çatal iğne: İki veya üç çengeli olan olta iğnesi
çengelli iğne: Tutturulduğu yerden kurtulmaması için ucu özel yuvaya geçirilen iğne, kancalı iğne, çengel iğnesi
İğne: (Osmanlı Dönemi) MİHYAT
İğne: (Osmanlı Dönemi) HIYAT
İğne: (Osmanlı Dönemi) VAHİR