I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
Bill is always honest.
- Bill her zaman dürüsttür.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
Japan has produced more cars than ever this year.
- Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
You are in my thoughts at all times.
- Sen her zaman düşüncelerimdesin.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.