hazırız

listen to the pronunciation of hazırız
Турецкий язык - Английский Язык

Определение hazırız в Турецкий язык Английский Язык словарь

hazır
prepared

He prepared his speech very carefully. - Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.

In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake. - Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.

hazır
ready

The meat's not ready yet. - Et henüz hazır değil.

I'm about ready to go. - Neredeyse gitmeye hazırım.

hazır
{s} disposed
hazır
open
hazır
poised

India is poised to surpass China and become the world's most populous country. - Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.

hazır
ripe
hazır
now that
hazır
as long as
hazır
since

We went without him since he wasn't ready. - Hazır olmadığı için onsuz gittik.

hazır
in store
hazır
(Ticaret) spot
hazır
(deyim) on one's guard
hazır
on one's toes
hazır
while

Peter, Nancy will be ready in while. - Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.

Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table. - Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.

hazır
hand

Tom is never on hand when I want him. - Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.

A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer. - Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.

hazır
at point
hazır
(deyim) in hand
hazır
go
hazır
premixed
hazır
ready made

Happiness is not something ready made. It comes from your own actions. - Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.

hazır
handy
hazır
forthcoming
hazır
set

Tom helped Mary set the table. - Tom Mary'nin masayı hazırlamasına yardım etti.

On your marks, get set, go! - Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!

hazır
on hand

Tom is never on hand when I want him. - Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.

hazır
immediate

Details weren't immediately available. - Ayrıntılar hemen hazır değildi.

Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal. - Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

hazır
game

Are you ready for today's game? - Bugünkü oyun için hazır mısın?

You had better prepare yourself for the next game. - Bir sonraki oyun için kendini hazırlasan iyi olur.

hazır
on tap
hazır
{s} available

We can do nothing but wait for a while until the seats are available. - Koltuklar hazır oluncaya kadar bir süre beklemekten başka bir şey yapamayız.

Shuttles will be available. - Servisler hazır olacak.

Hazır
premade
hazır
be ready

At eight o'clock I will be ready for work. - Saat sekizde iş için hazır olacağım.

You should be ready for the worst. - En kötüsü için hazır olmalısınız.

hazır
presets
hazır
ready to

They were ready to run the risk of being shot by the enemy. - Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.

I'm almost ready to go. - Neredeyse gitmeye hazırım.

hazır
present at
hazır
in train
hazır
quick

You must get ready quickly. - Çabucak hazırlanmalısın.

Dan fixed a quick meal for Linda. - Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.

hazır
forward
hazır
ready, prepared; willing; present; (giysi) ready-made; now that, since, while, as long as
hazır
operational

The plane is now operational. - Uçak artık kullanıma hazırdır.

hazır
on one's mettle
hazır
now that (the opportunity has presented itself), seeing that, since: Hazır fırsat çıkmışken bunu yapalım. As the opportunity is at hand, let's get this done
hazır
stand by

Stand by for instructions. - Talimatlar için hazır bekleyin.

Stand by for instructions. - Talimatlar için hazır olun.

hazır
ready-to-wear
hazır
willing

I am willing to help you with your work. - Ev ödevinizde size yardım etmeye hazırım.

Tom is willing to do almost anything for Mary. - Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.

hazır
on
hazır
ready, prepared
hazır
content
hazır
(cevap) snappy
hazır
finished

When will your homework be finished? - Ev ödevin ne zaman hazır olacak?

Have you finished your preparations for the trip? - Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?

hazır
up for

Who in this room is prepared to stand up for their rights? - Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?

I am ready to do anything to make up for the loss. - Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.

hazır
cut and dried
hazır
agreeable

We are agreeable to your conditions. - Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.

hazır
(ilaç) officinal
hazır
reach me down
hazır
present

Tom spent the whole morning getting ready for his presentation. - Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.

All the members were present at the meeting. - Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.

hazır
prompt
hazır
readymade
hazır
in the mood for
hazır
present, in attendance, attending
hazır
at hand
hazır
up
hazır
fit
hazır
cut

I cut myself with a knife while I was making dinner. - Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.

hazır
on call

I am not on call tomorrow. - Yarın göreve hazır değilim.

hazır
standby

National rescue teams are on standby ready to fly to Japan. - Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение hazırız в Турецкий язык Турецкий язык словарь

HAZIR
(Osmanlı Dönemi) Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan
HAZIR
(Osmanlı Dönemi) Müstaid olan
Hazır
anık
Hazır
amade
Hazır
(Osmanlı Dönemi) MUCÎD
Hazır
müheyya
Hazır
(Osmanlı Dönemi) ŞAHİD
hazır
Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
hazır
Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı
hazır
Başına getirildiği fiilin bir fırsat sayıldığını anlatır
hazır
Başına getirildiği fiilin bir fırsat sayıldığını anlatır: "Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım."- R. N. Güntekin
hazır
Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş
hâzır
(Osmanlı Dönemi) şimdiki zaman, huzurda olan, göz önünde olan
hazırız
Избранное