İtalya bir yarımadadır.
 - Italien ist eine Halbinsel.
Yarım düzine yumurta aldım.
 - Ich habe ein halbes Dutzend Eier gekauft.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
 - It took me an hour and a half to get there by car.
Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
 - Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
 - It took me an hour and a half to get there by car.
Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
 - Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
Lütfen yarım saat bekle.
 - Please wait half an hour.
İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
 - The population of Italy is about half as large as that of Japan.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
Yarım saat koşmaya devam etti.
 - He run on for half an hour.
Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.
 - His income was diminished by half after retirement.
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
 - The price of this book has been reduced by half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
 - Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
 - This car can deactivate half of its engine's cylinders.
Don't give up halfway.
 - Gib nicht auf halbem Wege auf!
I'm halfway through this crime novel.
 - Ich bin mit diesem Krimi halb durch.