I tried to stop him, but he left me behind.
 - Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
 - Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
The police held the crowd back.
 - Polis kalabalığı geride tuttu.
The police held back the crowd.
 - Polisler kalabalığı geride tuttu.
He isn't back yet. He may have had an accident.
 - O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
He came back before eight.
 - Sekizden önce geri döndü.
I put the rest of your clothes in the laundry.
 - Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Do you want the rest of my sandwich?
 - Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
 - Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
Tom started the car and put it in reverse.
 - Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
They decided to leave extra food behind.
 - Ekstra yiyeceği geride bırakmaya karar verdiler.
The bus was behind schedule.
 - Otobüs tarifenin gerisindeydi.
I don't want to fall behind my class.
 - Dersimden geride kalmak istemiyorum.
Tom told Mary to put the hammer back into the toolbox when she was finished using it.
 - Tom Mary'ye kullanmayı bitirdiğinde çekici alet çantasına geri bırakmasını söyledi.
Tom realized that he hadn't paid the bill, so he went back into the restaurant.
 - Tom hesabı ödemediğini fark etti, bu yüzden restorana geri döndü.
The dog walked backward.
 - Köpek geriye doğru yürüdü.
The actress fell backward over the stage.
 - Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
Tom bends over backwards to please Mary.
 - Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
Tom is walking backwards.
 - Tom geriye doğru yürüyor.
In hindsight, this was a mistake.
 - Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
The clock is ten minutes slow.
 - Saat on dakika geri kalmış.
My watch is five minutes slow.
 - Saatim beş dakika geri kalmış.
I think everyone looks back on their childhood with some regret.
 - Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
She will be back within a week.
 - O bir hafta içinde geri dönecek.
I want to leave behind contributions to humanity.
 - İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.