güven

listen to the pronunciation of güven
Турецкий язык - Английский Язык
confidence

Public opinion polls are barometers of confidence in the government. - Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.

Don't lose confidence, Mike. - Güvenini kaybetme, Mike.

trust

Would you like to become a trusted user? - Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?

You can trust John. He will never let you down. - John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.

reliance
faith

People lost faith in banks. - İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.

Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful. - Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.

safety

You should pay more attention to your own safety. - Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.

They tried to swim to safety. - Onlar güvenle yüzmeye çalıştı.

credence

Her tears gave more credence to the story. - Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.

trust, confidence, reliance, faith, credit; security, safety
(Askeri) credit guaranty
count on

Don't worry. You can count on me. - Merak etme. Bana güvenebilirsin.

When you are in trouble, you can count on me. - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.

trustworthiness
reliability

In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth. - Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.

I can assure you of his reliability. - Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.

(isim) Trust, confidence, reliance
belief
credit

Tom deserves a bit of credit. - Tom biraz güveni hak ediyor.

Tom obviously deserves credit. - Tom açıkçası güveni hak ediyor.

feeling of being safe or secure
positiveness
dependence
courage

Because I admired his courage, I trusted him. - Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.

His courage impressed me enough for me to trust him. - Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.

affiance
assurance

I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it. - Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.

I've been given assurances. - Bana güvenceler verildi.

dependance
sureness
trust, reliance, confidence
trust in

I have absolute trust in him. - Ona mutlak güvenim var.

Tom has absolute trust in Mary. - Tom'un Mary'ye mutlak güveni var.

rely on

Does Tom still rely on his parents? - Tom hâlâ ebeveynlerine güveniyor mu?

We can rely on his judgement. - Biz onun kararına güvenebiliriz.

{f} trusting

You're running a big risk in trusting him. - Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.

Trusting yourself is the key to success. - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.

{f} trusted

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.

Would you like to become a trusted user? - Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?

bank on
reckon on

He's a reliable man, you can reckon on him. - O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.

lean on

Don't lean on your friends for help. - Yardım için arkadaşlarınıza güvenmeyin.

rely upon

He is a man you can rely upon. - O, güvenebileceğin bir adamdır.

You cannot rely upon Jim's words since he tries to please everybody. - O herkesi memnun etmeye çalıştığı için Jim'in sözlerine güvenemezsin.

{f} mistrust

Mistrust is the mother of safety. - Güvensizlik güvenliğin anasıdır.

It is more ignominious to mistrust our friends than to be deceived by them. - Arkadaşlarımıza güvenmemek onlar tarafından aldatılmaktan daha aşağılayıcıdır.

anchorage
repose
yeniden güven vermek
reassure
güven ve sempati uyandırma yeteneği
charisma
güven altına almak
secure
güven belgeli subay
(Askeri) accredited officer
güven belgesi
letter of credence
güven belgesi vermek
(Politika, Siyaset) accredit
güven derecesi
(Askeri) reliability
güven mektubu
(Ticaret) letters credentials
güven mektubu
(Ticaret) letters of credence
güven olmaz
unreliable
güven oylaması
(Politika, Siyaset) vote of confidence
güven sınırları
confidence limits
güven sınırı
(Ticaret) reliability
güven tazeleyici
(Ticaret) reassuring
güven ver
reassuring

That sounds reassuring. - O güven verici görünüyor.

The first paragraph is reassuring. - İlk paragraf güven vericidir.

güven vererek
reassuring
güven verici
reassuring

That was very reassuring. - O çok güven vericiydi.

That's not very reassuring. - O çok güven verici değil.

güven verilmiş
assured
güven verme
reassurance
güven vermek
assure
güven vermek
reassure
Güven Partisi
Reliance Party, was led by Turhan Feyzioglu
güven duymak
to trust
güven mektubu
credentials
güven oylaması
Motion of confidence
güven, saygınlık, itibar
trust, reputation, reputation
güven aralık kestirimi
confidence interval estimation
güven arttırıcı önlemler
(Hukuk) confidence building measures, security promoting measures
güven bağlantısı
trust link
güven belgeli muhabir
(Askeri) accredited correspondent
güven belgesi
(Hukuk) credentials (a red pass)
güven belgesi
credentials
güven belgesi vermek
(Hukuk) to accredit
güven beslemek
feel confidence in
güven beslemek
to feel confidence in
güven duyulan
confiding
güven düzeyi
(Tıp,Teknik) confidence level
güven gerektiren görev
position of trust
güven hesabı
trust account
güven hissi
sense of confidence
güven ilişkisi
trust relationship
güven katsayısı
confidence coefficient
güven kaybetmek
lose trust
güven kaybetmek
lose confidence
güven kaynağı
anchorage
güven kaynağı
anchor
güven kaynağı olmama
anchorless
güven kazanmak
win trust
güven kazanmak
earn trust
güven kazanmak
gain trust
güven krizi
(Hukuk) crisis of confidence
güven mektubu
letter of credence
güven olmaz
untrustworthy, undependable
güven olmaz
not trustworthy, unreliable
güven oyu
vote of confidence
güven oyu almak
receive vote of confidence
güven sarsmak
(deyim) shake confidence
güven sağlamak
brought into safety
güven sağlamak
bring into safety
güven seviyesi
confidence level
güven suistimali
abuse of trust
güven tazelemek
restore trust
güven tesis etmek
build trust
güven tesis etmek
build up trust
güven uyandırmak
win (someone's) confidence
güven uyandırmak
gain somebody's trust
güven uyandırmak
gain confidence
güven ve güvenilir kişiler
trust and trustees
güven veren
confidential
güven veren
faithful
güven vermek
lend wings to
güven vermek
to give (someone) the impression of being trustworthy
güven vermeyen kimse
(deyim) broken reed
güven veya güvenme
(Bilgisayar) yes or no trust
kendine güven
confidence

Tom's confidence is high. - Tom'un kendine güveni yüksektir.

You lacked confidence in yourself. - Kendine güven eksikliğin var.

yeniden güven verme
reassurance
kendine güven
assurance
rampa üstü güven derecesi
(Askeri) on launcher reliability
tekrar güven vermek
reassure
güven ver
assure
güven ver
{f} assured
güven vermek
give trust to
-e güven
reliance on
alt güven sınırı
lower confidence limit
atış öncesi güven derecesi
(Askeri) preflight reliability
denetim güven düzeyi
(Ticaret) audit assurance
etki alanı güven listesi
domain trust list
geçişli güven
transitive trust
havada güven derecesi
(Askeri) in-flight reliability
karşılıklı güven
(Hukuk) mutual trust
kendine güven
assuredness
kendine güven
assertiveness
kendine güven
ego
kendine güven
self-sufficiency
kendine güven
self confidence

Self confidence is the key to success. - Kendine güven başarının anahtarıdır.

kendine güven
assurance, self-assurance
kendine güven
self-assurance
kendine güven
self-reliance
kendine güven
aplomb
kesin güven
(Ticaret) irrevocable trust
tam güven
(Hukuk) complete safety
yeni güven
(Bilgisayar) new trust
yönelim hatası güven faktörü; Fit Küp, 28317 cm küp; karşı ateş, nakliye takımı;
(Askeri) drift error confidence factor
zımni güven
(Ticaret) implied trust
öz güven
(Hukuk) self-confidence

We don't lack self-confidence. - Öz güven eksikliğimiz yok.

Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates. - Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.

Турецкий язык - Турецкий язык
Yüreklilik, cesaret
Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat: "
Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat
kanlar Kurulunun güven isteği, bir tam gün geçtikten sonra oylanır."- Anayasa
itimat
(Osmanlı Dönemi) emniyet
güven mektubu
Gittiği yerin devlet başkanına sunması için kendi başkanınca bir elçiye verilen belge, itimat mektubu, itimatname
güven oylaması
Göreve yeni başlamış veya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için mecliste yapılan oylama
güven yazısı
Güven mektubu
güven ışığı
Karanlık odada, çalışabilecek kadar ışık sağlayan, duyar katı etkilemeyen özel yapıda bir lambadan elde edilen ışık
öz güven
İnsanın kendine güvenme duygusu
güven
Избранное