Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

far from truth, from propriety, from necessity, or the like

listen to the pronunciation of far from truth, from propriety, from necessity, or the like
Английский Язык - Турецкий язык

Определение far from truth, from propriety, from necessity, or the like в Английский Язык Турецкий язык словарь

wide
{s} bol

Orijinal qipao geniş ve boldu. - The original qipao was wide and loose.

Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır. - A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.

wide
{s} geniş

New York'un caddeleri çok geniştir. - The streets of New York are very wide.

Oturma odamda geniş pencereler var. - My living room has wide windows.

wide
{s} geniş; engin: a wide road geniş bir yol. This road's twenty meters wide. Bu yolun genişliği yirmi metre
wide
{s} yaygın

İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir. - English is by far the most widely-spoken language in the world.

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

wide
{s} ferah
wide
açığa
wide
yanılmış
wide
vasi
wide
açıkta
wide
açık

Gözlerinizi ardına kadar açık tutun. - Keep your eyes wide open!

Kapı sonuna kadar açıktı. - The door was wide open.

wide
dilb geniş
wide
top wide of the mark nişandan uzak
wide
{s} büyük

İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır. - There is a wide gap in the opinions between the two students.

wide
iyice
wide
tamamen

Nedense, tamamen uyanığım ve uykuya dalamıyorum. - For some reason, I'm wide awake and can't fall asleep.

Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı. - Tom remained wide awake the whole night.

wide
geniş bir alanı kaplayan
wide
ardına kadar

Tom gözlerini ardına kadar açtı. - Tom opened his eyes wide.

Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu. - Fadil found the door wide open.

wide
(sıfat) geniş, enli, büyük, kapsamlı, engin, yaygın, ferah, bol, ardına kadar açık
wide
alabildiğine
wide
{s} geniş, kapsamlı
Английский Язык - Английский Язык
wide