Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.
- We've got to catch the lion alive.
Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- Is the rat alive or dead?
Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.
- Alive or dead, I'll always love you.
Onlar onun ölü mü yoksa diri mi olup olmadığını söyleyemedi.
- They could not tell whether he was dead or alive.
Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
- I can't help thinking my father is still alive.
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Hayatta olmak iyidir.
- It's good to be alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- Tom certainly is lucky to be alive.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Eğer o uçağa binmiş olsaydım,şimdi hayatta olmazdım.
- If I'd taken that plane, I wouldn't be alive now.
Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.
- If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
The Boyne, for a quarter of a mile, was alive with muskets and green boughs. -- Thomas Babington Macaulay.