Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman biraz erken gelirim.
If you get up early, you can be in time for school.
- Eğer erken kalkarsan okula zamanında varabilirsin.
Get up early, and you'll be in time.
- Erken kalk ve zamanında ol.
My wife gave birth prematurely to a 1500-gram baby girl.
- Karım erken 1500 gramlık bir bebek kız doğurdu.
Isn't that a little premature?
- Bu biraz erken değil mi?
Twins are usually premature.
- İkizler genellikle erken doğumludur.
The sooner you do it, the better it is.
- Ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
The sooner we start, the sooner we'll finish.
- Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
I told you we should've gotten here earlier. Now there aren't any places left to sit.
- Sana buraya daha erken gelmemiz gerektiğini söyledim. Şimdi oturmak için hiç yer kalmadı.
Why didn't you say so earlier?
- Niçin çok daha erken söylemedin?
Get up early, else you'll be late for school.
- Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
Get up early, or you'll be late.
- Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.
She is an early riser.
- O erken kalkan biridir.
My father is an early riser.
- Babam erken kalkan biridir.
In those days, I went to bed earlier.
- O günlerde ben daha erken yatmaya gittim.
Sorry I haven't replied to your letter earlier.
- Üzgünüm, mektubuna daha erken cevap vermedim.
Please call me at your earliest convenience.
- Lütfen uygun olan en erken zamanında beni ara.
She gets up the earliest in my family.
- Ailemde en erken o kalkar.