I didn't want to get up early.
- Erken kalkmak istemedim.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman biraz erken gelirim.
If you had left home a little earlier you would have been in time.
- Evden biraz daha erken çıksaydın, zamanında olurdun.
Get up early, and you'll be in time.
- Erken kalk ve zamanında ol.
My wife gave birth prematurely to a 1500-gram baby girl.
- Karım erken 1500 gramlık bir bebek kız doğurdu.
Mary's baby was three weeks premature.
- Mary'nin bebeği üç hafta erken doğdu.
Tom was born a month premature.
- Tom bir ay erken doğdu.
The sooner you do it, the better it is.
- Ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
The sooner you do it, the better it is.
- Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
Why didn't you say so earlier?
- Niçin çok daha erken söylemedin?
He said that he was tired and that is why he'd like to go home earlier.
- O yorgun olduğunu söyledi ve eve erken gitmek istemesinin nedeni budur.
You've been coming home early lately, haven't you?
- Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
I left early so as not to be late.
- Geç kalmamak için erken ayrıldım.
My father is an early riser.
- Babam erken kalkan biridir.
I'm not an early riser.
- Ben erken kalkan biri değilim.
In those days, I went to bed earlier.
- O günlerde ben daha erken yatmaya gittim.
Had you come a little earlier, you could have met her.
- Eğer biraz daha erken gelseydin, onunla karşılaşabilirdin.
Please call me at your earliest convenience.
- Lütfen uygun olan en erken zamanında beni ara.
Mother gets up earliest in my family.
- Ailemde en erken annem kalkar.