She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
Tom brought his knife just in case he needed it.
- Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlar diye yanına bir şemsiye al.
Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
There is a website called Tatoeba.
- Tatoeba diye bir internet sitesi var.
A Mr. West called while you were out.
- Siz dışarıdayken Bay West diye biri aradı.
We met a man named Tom.
- Tom diye biriyle karşılaştık.
I once knew somebody named Tom, but that was a long time ago.
- Bir zamanlar Tom diye birini tanırdım; ama bu çok uzun zaman önceydi.
Speak quietly lest she should hear us.
- O bizi duymasın diye sessizce konuşun.
She was anxious lest she might miss the train.
- O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
My mother woke me up saying It's a quarter past seven.
- Annem saat 07:15 diyerek beni uyandırdı.
I heard a voice saying Help me!. I laughed.
- Yardım edin! diyen bir ses duydum. Güldüm.
Did you learn Finnish just because you loved her?
- Finceyi sadece o kızı sevdin diye mi öğrendin?
Just because you can't see ghosts, it doesn't mean that they don't exist.
- Sırf hayaletleri göremiyorsun diye, bu onların var olmadığı anlamına gelmez.
He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
- Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Güzelim diye mağrur olma, tez savar vakti şebab.(Güzellik gelip geçicidir.).
Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.