Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Tom başından beri sürpriz parti hakkında biliyordu.
- Tom knew about the surprise party all along.
Başından beri onun yalan söylediğini biliyordum.
- I knew all along that he was telling a lie.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
O her zaman sendin, değil mi?
- It was you all along, wasn't it?
Sanırım Tom ta başından bunu bekliyordu.
- I think Tom expected this all along.
Ta başından beri bu Tom'un planı değil miydi?
- Was this Tom's plan all along?
Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
- There were scribbles all along the wall.
Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi.
- Towns sprang up all along the railroad.
Sami baştan beri katildi.
- Sami was the killer all along.
En başından beri planın buydu, değil mi?
- That was your plan all along, wasn't it?
Sana bunu en başından beri söylüyorum.
- I've been telling you that all along.
I've known it all along.
- Ich habs die ganze Zeit gewusst.
That's what I said all along.
- Das habe ich die ganze Zeit gesagt.