Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
I think that will go smoothly.
- Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
Try to write in plain English.
- Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Also Felicja has blonde straight hair.
- Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
Its surface was as flat as a mirror.
- Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
He gave me a flat answer.
- O bana düz bir cevap verdi.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
- Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
Mary used a flat iron to straighten her hair.
- Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
You must put these mistakes right.
- Bu hataları düzeltmelisin.
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
Have you checked the oil level recently?
- Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
- Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
We were arguing on different planes to the last.
- Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
- Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?
Mary used a flat iron to straighten her hair.
- Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.