If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
 - Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
 - Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
The descent to hell is easy.
 - Cehenneme düşmek kolaydır.
The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
 - Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
A belt keeps your pants from falling down.
 - Kemer pantolonunun düşmesini önler.
She was injured in a fall.
 - O, bir düşmede yaralandı.
I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
 - İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
All of us want prices to decline.
 - Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
Home prices have continued to decline.
 - Ev fiyatları düşmeye devam etti.
Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
 - Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
Falling on ice hurts.
 - Buz üzerinde düşmek incitir.
I'm trying not to be trip and fall.
 - Takılıp düşmemeye çalışıyorum.
Tom is trying not to be trip and fall.
 - Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.
Crude oil has been falling in price.
 - Ham petrol fiyatı düşmektedir.
The tree was ready to fall down.
 - Ağaç düşmek üzereydi.
I never dreamed that I would meet her again.
 - Onunla tekrar karşılaşacağımı asla düşünmedim.
One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
 - Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
If you don't want to fall off the cliff, don't stay near it.
 - Eğer uçurumdan düşmek istemiyorsanız, onun yanında durmayın.
Your shirt button is about to fall off.
 - Gömlek düğmen düşmek üzere.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
 - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
All the expenses will fall on the sponsor.
 - Tüm masraflar sponsora düşecektir.
Daydreaming is the moonlight of thought.
 - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
 - Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
 - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
Your enemies are just an illusion.
 - Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
 - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
The man slumped to the floor.
 - Adam aniden yere düştü.
He's very fond of science fiction.
 - O, bilim kurguya çok düşkündür.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
 - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
It would break if you dropped it.
 - Eğer düşürürsen kırarsın.
Falling interest rates have stimulated the automobile market.
 - Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
I had to grab her to keep her from falling.
 - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
 - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
My holiday plan has fallen through.
 - Benim tatil planı suya düştü.
I think that maybe I should stop reading romance novels.
 - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
 - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
 - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
She fell down the ladder.
 - O, merdivenden düştü.
He approached and fell on his knees.
 - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
Home prices are plummeting.
 - Ev fiyatları hızla düşüyor.
Tom's grades soon plummeted.
 - Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.
The tree was ready to fall down.
 - Ağaç düşmek üzereydi.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
 - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
 - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.