dönmüş

listen to the pronunciation of dönmüş
Турецкий язык - Английский Язык
converted
turned

When I woke up this morning, the rain had turned into snow. - Bu sabah uyandığımda, yağmur kara dönmüştü.

dön
{f} turn

The leaves of the trees turn yellow in fall. - Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.

Mr Smith has not turned up yet though he promised to come. - Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

serseme dönmüş
stunned

I was too stunned to talk. - Ben konuşmak için çok serseme dönmüştüm.

Tom didn't seem stunned. - Tom serseme dönmüş görünmüyordu.

çılgına dönmüş
berserk
dön
(Bilgisayar) transform

This differential equation can be easily solved by Laplace transform. - Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.

A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work. - Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.

dön
wheel

Who were you with on the Ferris wheel? - Dönme dolapta kimle birlikteydin?

The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr. - Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.

tersine dönmüş şey
inversion
dön
{f} veering

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
back down

Tom isn't going to back down. - Tom sözünden dönmeyecek.

Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down. - Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.

dön
{f} twirl
dön
veer

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
{f} rotating

At the equator, the Earth is rotating at a speed of about about 2200 kilometers per hour. - Ekvatorda, Dünya yaklaşık saatte 2200 kilometre hızla dönüyor.

There is a rotating restaurant at the top of this tower. - Bu kulenin tepesinde döner restoran var.

dön
return to

He left the Mexican capital to return to Texas. - O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.

I'll return to get my handbag. - Ben el çantamı almak için geri döneceğim.

dön
revert
gözü dönmüş
raving, ravenous, furious
islam dinine dönmüş olan
Return to the religion of Islam which has
başı dönmüş
light in the head
boyunu armut sapına dönmüş
(Konuşma Dili) He has grown very thin
deliye dönmüş
crazed
dininden dönmüş
apostate
dininden dönmüş kimse
renegade
dininden dönmüş kimse
apostate
dön
sheer
dön
return

After a long absence, she returned home. - Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.

After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated. - Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.

gözü dönmüş
desperate
gözü dönmüş kimse
desperado
ipten dönmüş adam
gallows bird
sevinçten başı dönmüş
transported with joy
ters dönmüş
upturned
vahşi yaşama geri dönmüş
(hayvan) feral
çöle dönmüş arazi
dust bowl
çılgına dönmüş
beside oneself
çılgına dönmüş
delirious
şaşkına dönmüş
bewildered

Tom found himself bewildered. - Tom kendini şaşkına dönmüş buldu.

şaşkına dönmüş
baffled

Tom was a bit baffled by Mary's request. - Tom Mary'nin isteği tarafından şaşkına dönmüştü.

The detectives were baffled. - Dedektifler şaşkına dönmüştü.

şaşkına dönmüş
confused
şaşkına dönmüş
flabbergasted

My husband was so flabbergasted he dropped his car keys. - Kocam o kadar şaşkına dönmüştü ki araba anahtarlarını düşürdü.

We were flabbergasted. - Biz şaşkına dönmüştük.

şaşkına dönmüş
shocked
dönmüş
Избранное