Tenis kortu yanında bir çeşme var.
- There's a drinking fountain by the tennis court.
İstasyonun önünde bir çeşme vardır.
- There is a fountain in front of the station.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı?
- Do you have a fountain pen with you?
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Peki, öyleyse, yapmamı istiyorsan onu yaparım.
- Well, then, if you want me to I'll do it.
Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.
- Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.
Almadan önce arabayı iyice incelemelisin.
- You should inspect the car well before you buy it.
Tom ofiste olanların iyice farkında.
- Tom is well aware of what is going on at the office.