Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
- I borrowed the dictionary from my friend.
Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
- I borrowed this comic from his sister.
Ödünç alınmış altın geri talep ettikleri zaman kurşun haline gelir.
- Borrowed gold becomes lead when they demand it back.
İngilizcede, Japoncadan ödünç alınmış bazı kelimeler vardır.
- In English there are some words borrowed from Japanese.
Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
- I borrowed this comic from his sister.
O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
- She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
- I'd like to borrow fifty dollars from you.
Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
- Tom wants to borrow your car.
Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
- I had to borrow money to purchase the car.
Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
- One way to get money was to borrow it.
O, babasına yardımcı olmak için değil ama ondan ödünç para almak için gitti.
- He went not to help his father but to borrow money from him.
Bu sözcük Fransızcadan alıntı yapılmıştır.
- This word was borrowed from French.
Borçlanmaktan nefret ediyorum.
- I hate borrowing money.
O, şeyleri asla ödünç almaz ya da vermez.
- He never borrows nor lends things.
Tom'un arabasını ödünç almamalıydın.
- You shouldn't have borrowed Tom's car.
Arabanı ödünç alabilir miyim?
- Could I borrow your car?
Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
- I borrowed the dictionary from my friend.
Borçlanmaktan nefret ediyorum.
- I hate borrowing money.
Arabanı ödünç alabilir miyim?
- Could I borrow your car?
Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
This putt has a big left-to right borrow on it.