They tried to make each other look foolish.
- Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
- Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
People must love one another.
- İnsanlar birbirlerini sevmeliler.
Tom and Mary kissed one another.
- Tom ve Mary birbirlerini öptüler.
Let's try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışalım.
We helped one another.
- Birbirimize yardımcı olduk.
We don't know each other.
- Biz birbirimizi tanımıyoruz.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.