These two are very different from each other.
- Bu ikisi birbirinden çok farklı.
The twins are indistinguishable from each other.
- İkizler birbirinden ayırt edilemez.
It is impossible to distinguish one from the other.
- Birbirinden ayırt etmek mümkün değildir.
Let's try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışalım.
We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.