My mother bought some apples at a fruit store.
- Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
I need some body lotion.
- Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
I speak a little Japanese.
- Ben biraz Japonca konuşuyorum.
Could you please speak a little bit more slowly?
- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
Could you move the chair a bit?
- Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?
You should relax a bit.
- Biraz sakinleşmelisin.
I tried to give her some money, but she wouldn't take any.
- Ben ona biraz para vermeye çalıştım, ama o hiç almadı.
Would you like any dessert?
- Biraz tatlı ister misiniz?
Can I give you a bit of advice?
- Sana biraz tavsiye verebilir miyim?
You should relax a bit.
- Biraz sakinleşmelisin.
He is something of an expert on oriental art.
- O, oryantal sanatında birazcık uzmandır.
You're something of a troublemaker, aren't you?
- Sen biraz baş belasısın, değil mi?
I just started using this site a little while ago.
- Bu siteyi biraz önce kullanmaya başladım.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
Could you please speak a little bit more slowly?
- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
He is a shade better today.
- O bugün biraz daha iyi.
The weather is a shade better today.
- Hava bugün biraz daha iyi.
Do you want a spot of coffee?
- Biraz kahve ister misiniz?
We don't need any more volunteers, but we could use some more money.
- Bizim daha fazla gönüllüye ihtiyacımız yok ama biz biraz daha fazla para kullanabiliriz.
If I eat any more, I'll be sick.
- Biraz daha yersem, hasta olacağım.
After a while, the children settled down.
- Biraz sonra çocuklar sakinleşti.
She just cleaned her room.
- O biraz önce odasını temizledi.
The sun just went down.
- Güneş biraz önce battı.
John, you've been working too hard. Have a seat and rest awhile.
- John, çok çalışıyorsun. Otur ve biraz dinlen.
Tom seemed to be somewhat disappointed.
- Tom biraz hayal kırıklığı uğramış gibi görünüyordu.
He was somewhat disappointed to hear the news.
- Haberi duyduğunda biraz hayal kırıklığına uğradı.
The airplane soon went out of sight.
- Uçak biraz sonra görüş mesafesinden çıktı.
Soon after, Tom met a young woman named Mary. They married and decided to start a family.
- Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.