Tom tüm kişisel eşyalarını küçük bir valize koydu.
- Tom put all his belongings in a small suitcase.
Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.
- They are all my personal belongings.
Tom tüm kişisel eşyalarını küçük bir valize koydu.
- Tom put all his belongings in a small suitcase.
Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.
- They are all my personal belongings.
Tom tüm varlıklarını kaybetti.
- Tom lost all his belongings.
Özel eşyalarımı saklamak istiyorum.
- I'd like to put my belongings away.
Kim özel eşyalarını toplantı odasında bıraktı?
- Who left their belongings in the meeting room?
Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.
- Tom gathered together all his belongings.
Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.
- They are all my personal belongings.
Onlar tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- They caught the fox with a trap.
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
- We set a trap to catch a fox.
Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık.
- We regarded the document as belonging to her brother.
Gerçekten buraya ait olmadığımı hissediyorum.
- I feel that I don't really belong here.
Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?
- Are these all your belongings?
Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.
- Tom gathered together all his belongings.
Yanıp sönen efektler epilepsi nöbetlerini tetikleyebilir.
- Strobing effects can trigger epileptic seizures.
Özel efektler mükemmel.
- The special effects are excellent.
Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık.
- We regarded the document as belonging to her brother.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his personal effects on the table.
Tom tüm kişisel eşyalarını küçük bir valize koydu.
- Tom put all his belongings in a small suitcase.
Tom kişisel eşyalarının hepsini sattı.
- Tom sold all of his belongings.
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his personal effects on the table.
You don’t belong here — get out.
That house belongs to me.
Suppose x belongs to \mathbb{R}... (-- written: x \in \mathbb{R}).
I don’t belong to them!.
A need for belonging seems fundamental to humans.