belirleyicilik

listen to the pronunciation of belirleyicilik
Турецкий язык - Английский Язык
decisiveness
resoluteness
firmness
belirle
{f} determined

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

They determined the date for the trip. - Seyahat için tarihi belirlediler.

belirle
(Bilgisayar) specs
belirle
(Bilgisayar) set

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

First settlers were highly educated and set Puritanism as first American principle. - İlk yerleşimciler hayli eğitimliydiler ve Püritenizm'i ilk Amerikan ilkesi olarak belirlediler.

belirle
(Bilgisayar) identify

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

Can you identify the problem areas? - Sorunlu alanları belirleyebilir misiniz?

belirle
{f} determining

What was the determining factor in this case? - Bu durumda belirleyici faktör neydi?

belirle
stake out
belirle
determine

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

belirle
appointing
belirleyicilik
Избранное