bekletilme

listen to the pronunciation of bekletilme
Турецкий язык - Английский Язык

Определение bekletilme в Турецкий язык Английский Язык словарь

bekle
expect

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

bekle
hold on

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

bekle
hang on

Now, hang on a second. - Şimdi, bir saniye bekle.

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

bekle
wait

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The garden was larger than I had expected. - Bahçe beklediğimden daha büyüktü.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

Five patients were in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

Waiting for a bus, I met my friend. - Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

bekle
await

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

Go over there, and await further instructions. - Oraya git ve daha fazla talimat bekle.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

Please wait for five minutes. - Lütfen beş dakika bekle.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

I'll look forward to it. - Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
bekletilmek
Be stood up
bekletilmek
(deyim) be in abeyance
bekletilmek
(deyim) cool one's heels
bekletilmek
kick one's heels
Турецкий язык - Турецкий язык
Bekletilmek işi veya durumu
bekletilmek
Bekletme işine konu olmak veya bekletme işi yapılmak: "İlkokul çocuklarını toparlamaya gelen minübüsün şoförü bekletilmekten hoşlanmaz."- H. Taner
bekletilmek
Bekletme işine konu olmak veya bekletme işi yapılmak
bekletilme
Избранное