Televizyonun karşısında daldı.
 - She spaced out in front of the TV.
Her zaman TV'nin karşısındasın.
 - You're always in front of the TV.
Evimin önünde bir göl var.
 - There is a lake in front of my house.
Evimin önünde bir postahane var.
 - There is a post office in front of my house.
Tom Mary'nin önüne koyduğu şeyi yer.
 - Tom eats anything Mary puts in front of him.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
 - Tom doesn't like it when people park in front of his house.