This microscope has a 100X magnification.
- Bu mikroskopun 100X büyütmesi vardır.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
He wanted to enlarge his sphere of influence.
- O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.
The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
Sami's wife was left to raise her child alone.
- Sami'nin karısı çocuğunu yalnız başına büyütmek için ayrıldı.
You were in prison, so I had to raise our children by myself.
- Sen hapishanedeydin bu yüzden çocuklarımızı kendim büyütmek zorunda kaldım.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
When I grow up, I want to be an English teacher.
- Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Tom wanted to expand his business.
- Tom işini büyütmek istedi.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
Great artists have no country.
- Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
- Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.