My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
My grandfather died shortly after my birth.
- Büyükbabam benim doğumumdan kısa bir süre sonra öldü.
Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
- Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
I had great difficulty in finding my ticket at the station.
- İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
This is the biggest hotel in this city.
- O bu şehirdeki en büyük oteldir.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
My grandfather lived a long life.
- Büyük babam uzun bir hayat yaşadı.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
- Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
She lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
The boy has a huge bump on his head. No wonder he cried so much!
- Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
Sentences begin with a capital letter.
- Cümleler büyük harfle başlar.
We have given your order highest priority.
- Siparişinize en büyük önceliği verdik.
A big title does not necessarily mean a high position.
- Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
He gave a party on a large scale.
- O büyük ölçekte bir parti verdi.
Care has made her look ten years older.
- Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
Tokyo is bigger than Rome.
- Tokyo Roma'dan daha büyüktür.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
There are about 500 cattle on the ranch.
- Çiftlikte yaklaşık 500 büyükbaş hayvan var.
Layla never realized there was a ranch that size.
- Leyla o büyüklükte bir ahır olduğunu fark etmemişti.
Tom definitely had problems with his oldest son.
- Tom'un en büyük oğluyla kesinlikle sorunları var.
She is not my mother but my oldest sister.
- O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
- Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
It's a massive undertaking.
- Bu çok büyük bir girişim.
The castle was in dire need of major repairs.
- Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
Kaoru, yours is the best reaction so far - you win the grand prize.
- Kaoru, şimdiye kadar en iyi tepki sizinki - büyük ödülü kazanırsınız.
A prize was given in honor of the great scientist.
- Büyük bilimci onuruna bir ödül verildi.
He won a sizeable amount of money.
- O büyük miktarda para kazandı.
The concert was a rousing success.
- Konser büyük bir başarıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
A fool always finds a greater fool to admire him.
- Bir aptal her zaman kendisine hayran olacak daha büyük bir aptal bulur.
Our friendship is greater than our quarrels.
- Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.
I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
His grandfather is still very healthy for his age.
- Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.
Tom's grandmother looks healthy.
- Tom'un büyükannesi sağlıklı görünüyor.