büfe

listen to the pronunciation of büfe
Турецкий язык - Английский Язык
buffet

Two for the lunch buffet, please. - İki kişilik açık büfe öğle yemeği, lütfen.

The price of Coca-Cola at the buffet increased. - Büfede Koka-Kola fiyatı arttı.

kiosk
dresser
stand or counter where drinks, food, and sundries are sold
sideboard; stall, buffet; kiosk
kiosque
cupboard
(içecek satılan) coffee shop
sideboard
table laid with food and drinks where guests may serve themselves
refreshment room
lunch counter
soda fountain
commissary
1.sideboard, buffet; china cabinet
(Argo) duchess
(Gıda) conveince store
stall
pantry
side board
bookstall
buttery
tantalus
büfe içiminde verilen hafif yemek
buffet
açık büfe
Buffet
açık büfe akşam yemeği
buffet dinner
açık büfe yemek
buffet
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Sigara, kibrit, gazete, sandviç v.s. satılan yer
(Osmanlı Dönemi) İstasyon lokantası
(Osmanlı Dönemi) Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa
(Osmanlı Dönemi) Fr. İçinde sofra takımı konulan dolap
İçine sofra takımlarının konduğu dolap
İçki, yiyecek türü şeylerin satılıp tüketildiği yer
Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa: "Kadınlar büfeye gidip bir şey yemek için bile kımıldamıyorlardı."- F. R. Atay. İçki, yiyecek türü şeylerin satılıp tüketildiği yer: "Ben köşedeki büfeden size sandviç getirebilirim."- P. Safa
Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa
açık büfe
Konukların serbestçe seçebilecekleri yiyecek ve içeceklerin sergilendiği sofra
soğuk büfe
Bazı toplantılarda, ayakta yenilmek için soğuk yiyecek ve içeceklerle hazırlanmış masa
büfe
Избранное