Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- I will help as much as I can.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Çay fincanı düştü ve parçalandı.
- The teacup fell down and shattered.
Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.
- Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.
Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.
Açıkçası, Tom onun pahalı çay fincanlarından birini kırdığını Mary'nin farketmemesini umut ediyor.
- Tom clearly hopes that Mary won't notice that he broke one of her expensive teacups.
Bu çay fincanları bir çift yapar.
- These teacups make a pair.