arkadaşsız

listen to the pronunciation of arkadaşsız
Турецкий язык - Английский Язык
unbefriended
friendless

Soon you will find yourself friendless. - Yakında kendinizi arkadaşsız bulacaksınız.

After everyone left, he remained, friendless. - Herkes gittikten sonra, o arkadaşsız kaldı.

unfriended; drab
without a friend, desolate
solitary
desolate
mateless
{s} drab
unfriended
arkadaş
{i} friend

My friend studies Korean. - Arkadaşım Korece çalışıyor.

Spongebob and Patrick are friends. - Süngerbob ve Patrick arkadaştır.

arkadaş
buddy

He's my old drinking buddy. - O benim eski içki arkadaşım.

If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser. - Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.

arkadaş
mate

Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk. - Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.

He is my working mate. - O benim iş arkadaşımdır.

arkadaş
bud

If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser. - Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.

Tom and I are fishing buddies. - Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.

arkadaş
pal

Jiro communicates with his pen pal in Australia. - Jiro Avustralya'daki mektup arkadaşı ile haberleşiyor.

She has a few pen pals. - Onun birkaç mektup arkadaşı var.

arkadaş
companion

He has been a good companion to me. - O bana iyi bir arkadaş olmuştur.

Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me. - Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.

arkadaş
comrade

He was angered by the murder of their comrades. - O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.

The young man bade farewell to his comrades and relatives. - Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.

arkadaş
chap
arkadaş
fellow

He seems to be a nice fellow. - O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.

He was a good fellow at heart. - Kallben iyi bir arkadaştır.

arkadaş
associate

I don't associate with people like Tom. - Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.

arkadaş
bedfellow
arkadaş
chum
arkadaş
brother

We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too. - Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

He is a close friend of my brother. - Erkek kardeşimin yakın bir arkadaşıdır.

arkadaş
{i} familiar

My parents are familiar with her friend. - Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.

arkadaş
connection
arkadaş
(Argo) homeboy
arkadaş
fella
arkadaş
(Argo) bloke
arkadaş
intimate

We're intimate friends. - Biz samimi arkadaşlarız.

arkadaş
cohort
arkadaş
(Argo) mellow
arkadaş
spouse
arkadaş
sidekick
arkadaş
company

I just came along to keep Tom company. - Sadece Tom'a arkadaşlık etmek için geldim.

He is not very good company. - O, çok iyi bir arkadaş değildir.

arkadaş
date

My boyfriend and I had sex on the first date. - Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.

Would either of you be interested in going on a blind date with one of my friends? - Herhangi biriniz arkadaşlarımdan biriyle çıkmakla ilgilenir misiniz?

arkadaş
helpmeet
arkadaş
pard

I pardoned my friend for his poor manners. - Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.

arkadaş
comate
arkadaş
ally
arkadaş
partner

Tom doesn't have a partner. - Tom'un bir hayat arkadaşı yok.

Tom is my old partner. - Tom benim eski arkadaşım.

arkadaş
colleague

He made the plan along with his colleagues. - Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.

Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues. - Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.

Arkadaş
matey
arkadaş
feller

You're a mighty good feller. - Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.

He's a smart little feller. - O zeki küçük bir arkadaştır.

arkadaş
compeer
arkadaş
consociate
arkadaş
friend, fellow, mate, crony, pal, chap; companion
arkadaş
sidekick; helpmate
arkadaş
confrere
arkadaş
luv
arkadaş
socius
arkadaş
mac

Macedonia and Bulgaria are not friends. - Macedonya ve Bulgaristan arkadaş değildir.

Mac is my friend. He likes dogs very much. - Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.

arkadaş
kamerad
arkadaş
amigo
arkadaş
pardner
arkadaş
cobber
arkadaş
{i} helpmate
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение arkadaşsız в Турецкий язык Турецкий язык словарь

arkadaş
Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler."- M. Yesarî
arkadaş
bektâş
Arkadaş
(Osmanlı Dönemi) ADİD
Arkadaş
enise
Arkadaş
refik
Arkadaş
yaren
Arkadaş
semir
Arkadaş
arkadaş
Bir işte birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik, yâren
arkadaş
Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri
arkadaşsız
Избранное