acimasizlik

listen to the pronunciation of acimasizlik
Турецкий язык - Английский Язык

Определение acimasizlik в Турецкий язык Английский Язык словарь

acımasızlık
ruthlessness
acımasızlık
cruelty

Cruelty, it's the first attribute of God. - Acımasızlık, Tanrı'nın ilk özelliğidir.

acımasızlık
atrocity
acımasızlık
truculence
acımasızlık
mercilessness
acımasızlık
implacability
acımasızlık
mercilessness, pitilessness, cruelty, atrocity, inhumanity, savagery, barbarity, bestiality
acımasızlık
pitilessness
acımasızlık
harshness
acımasızlık
ruffianism
acımasızlık
barbarity
acımasızlık
inhumanity
acımasızlık
rigour
acımasızlık
savagery
acımasızlık
bestiality
acımasızlık
cold blood
acımasızlık
{i} inexorability
acımasızlık
brutality
acımasız
pitiless
acımasız
relentless
acımasız
{s} cruel

I never thought he was capable of doing something so cruel. - Onun o kadar acımasız bir şey yapma yeteneğine sahip olduğunu hiç düşünmemiştim.

It's a perfect example of cruel fate. - Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.

acımasız
{s} merciless

A merciless slaugter had been committed in Srebrenica in 1995. - Bir acımasız kıyım 1995 yılında Srebrenika'da işlendi.

He crushed the insect mercilessly. - O böceği acımasızca ezdi.

acımasız
brutal

Are they brutal enough? - Onlar yeterince acımasızlar mı?

An overwhelming majority voted to abolish the brutal punishment. - Ezici bir çoğunluk acımasız cezanın kaldırılması için oy kullandı.

acımasız
outrageous
acımasız
ruthless

Tom is ruthless, isn't he? - Tom acımasız, değil mi?

The gang is lead by a ruthless criminal called Tom. - Çete, Tom adında acımasız bir suçlu tarafından yönetiliyor.

acımasız
fiendish
acımasız
atrocious
acımasız
mercilessly

They tease me mercilessly. - Benimle acımasızca alay ediyorlar.

He crushed the insect mercilessly. - O böceği acımasızca ezdi.

acımasız
{s} harsh

Teenagers must adapt to today's harsh realities. - Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.

Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world. - Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.

acımasız
fierce

Tom is a fierce competitor. - Tom acımasız bir rakip.

acımasız
hard

Fate taught me a hard lesson. - Kader bana acımasız bir ders verdi.

I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today. - O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.

acımasız
savage

The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool. - Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.

acımasız
mean

I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today. - O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.

acımasız
confiscatory
acımasız
barbarous
acımasız
stony
acımasız
inhuman
acımasız
satanic
acımasız
unpitying
acımasız
repressive
acımasız
uncharitable
acımasız
remorseless
acımasız
inhumane
acımasız
heartless
acımasız
ferocious
acımasız
rough
acımasız
hard-hearted
acımasız
barbaric
acımasız
cold-blooded
acımasız
bestial
acımasız
unfeeling
acımasız
unsparing
acımasız
diabolical
acımasız
grim

The outlook for planning the defense is grim. - Savunmayı planlamak için görünüm acımasızdır.

acımasız
punitive
acımasız
hard hearted
acımasız
inexorable
acımasız
merciless, pitiless, ruthless, savage, unmerciful, heartless, brutal, unrelenting, atrocious, remorseless, relentless, cruel, bestial, barbarous, cold-blooded
acımasız
tyrannic

Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison. - Acımasız hükümetler sık ​​sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.

acımasız
flinty
acımasız
implacable
acımasız
coldhearted
acımasız
inclement
acımasız
dead
acımasız
cutthroat
acımasız
despot
acımasız
slashing
acımasız
without remorse
acımasız
{s} stern
acımasız
draconian
acımasız
{s} unmerciful
acımasız
{s} tyrannical

Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison. - Acımasız hükümetler sık ​​sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.

acımasız
{s} unpitied
acımasız
{s} unrelenting

Tom is unrelenting, isn't he? - Tom acımasız, değil mi?

acımasız
{s} tyrannous
acımasız
{s} truculent
acımasız
hardhearted
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение acimasizlik в Турецкий язык Турецкий язык словарь

acımasızlık
Acımaz olma durumu, merhametsizlik, zulüm
Acımasız
DiNSiZ
acımasız
Acımaz, katı yürekli, merhametsiz
acımasız
Acıma duygusu olmayan, katı yürekli, merhametsiz: "Bomboş, acımasız bakan gözler, sert ince dudaklı ağız..."- N. Cumalı
acimasizlik
Избранное