a position beyond the line of breaking waves

listen to the pronunciation of a position beyond the line of breaking waves
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a position beyond the line of breaking waves в Английский Язык Турецкий язык словарь

outside
(şans/olasılık/vb.) uzak
outside
dış taraf

Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil. - The wall is white on the outside and green on the inside.

Kalenin dış tarafı beyaza boyandı. - The outside of the castle was painted white.

outside
dış

Bunu dışarı götürelim mi? - Shall we take this outside?

Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar. - Innovators think outside the box.

outside
sayfanın dış kısımlarında
outside
{s} dışarıda

Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin. - It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.

TV izleme yerine dışarıda oynayın. - Play outside instead of watching TV.

outside
{e} ötesine
outside
(İnşaat) dışarısı, dış taraf
outside
azami/uzak/dış
outside
{s} en çok
outside
edat dış taraf
outside
{e} den başka
outside
azami
outside
Dışta dışarı
outside
(isim) dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha)
outside
{e} dışına

Bu odanın dışına çıkamazsın. - You're not allowed outside this room.

Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim. - One day I'll want to fly outside the country.

outside
{i} dış görünüş
outside
{s} dış kaynaklı
outside
{s} dışarıdaki

Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu. - Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.

Tom dışarıdaki insanların sesini duyabildi. - Tom could hear the sound of people outside.

Английский Язык - Английский Язык
outside
a position beyond the line of breaking waves

    Расстановка переносов

    a po·si·tion be·yond the line of break·ing WAVES

    Турецкое произношение

    ı pızîşın bîônd dhi layn ıv breykîng weyvz

    Произношение

    /ə pəˈzəsʜən bəˈônd ᴛʜē ˈlīn əv ˈbrākəɴɢ ˈwāvz/ /ə pəˈzɪʃən bɪˈɔːnd ðiː ˈlaɪn əv ˈbreɪkɪŋ ˈweɪvz/
Избранное