a person having the stated quality

listen to the pronunciation of a person having the stated quality
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a person having the stated quality в Английский Язык Турецкий язык словарь

stick
{f} batırmak
stick
{f} takılmak

Tom ne olacağını görmek için takılmak istiyordu. Ne yazık ki, gitmek zorunda kaldı. - Tom wanted to stick around to see what would happen. Unfortunately, he had to leave.

Tom takılmak istemiyordu. - Tom didn't want to stick around.

stick
kaynamak
stick
bulaşmak
stick
hançerlemek
stick
sokmak

Diğer insanların işine burnunu sokmaktan vazgeç. - Stop sticking your nose into other people's business.

stick
{f} takılıp kalmak
stick
koymak
stick
{f} (stuck)
stick
(Askeri) (AIR TRANSPORT) PARAŞÜTÇÜ GRUBU (HAVA ULAŞTIRMA): Bir atlama penceresi veya kapısından, uçağın bir atlama bölgesi üzerinden bir geçişinde atlayan paraşütçü grubu
stick
{i} direk
stick
{i} ardarda atılan bombalar
stick
(Askeri) LEVYE: Bir uçakta, normal uçuş sırasında kanatçık ve irtifa dümenlerini hareket ettiren ve uçağın yatış ve irtifa değişikliğine komuta eden manivela. Bu manivela, normal uçuşta, uçağın gidiş yönünü değiştiren istikamet dümenlerini çalıştırmaz
stick
{i} (şerit halindeki çiklet/tebeşir/mobilya için) parça: Give me a
stick
{f} takmak
stick
idare kolu
stick
{i} kol

Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın. - Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.

stick
{f} bırakmamak
stick
{i} engel (yarış)
stick
{i} uçaktan ardarda atlayan askerler
Английский Язык - Английский Язык
stick
a person having the stated quality

    Расстановка переносов

    a per·son ha·ving the sta·ted qua·li·ty

    Турецкое произношение

    ı pırsın hävîng dhi steytıd kwälıti

    Произношение

    /ə ˈpərsən ˈhavəɴɢ ᴛʜē ˈstātəd ˈkwälətē/ /ə ˈpɜrsən ˈhævɪŋ ðiː ˈsteɪtəd ˈkwɑːlətiː/
Избранное