Garson, sipariş vermek istiyorum.
 - Waitress, I'd like to order.
Garson, sipariş vermek istiyorum.
 - Waiter, I'd like to order.
Siparişinizi alabilir miyim, lütfen?
 - May I have your order, please?
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.
 - Tom had all of his suits made to order.
Birtakım nüfuz sahibi arkadaşlarım var.
 - I have a number of influential friends.
Tom, kendi veda yemeğinde birtakım müstehcen espriler yaptı ve bazı meslektaşları bundan rencide oldu.
 - Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.
Onun odası her zaman düzensizdir.
 - His room is always out of order.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
 - The controls of the plane were out of order.
Birkaç yolcu yaralandı.
 - A number of passengers were injured.
Tom ve Mary birkaç kez birlikte yüzmeye gittiler.
 - Tom and Mary have gone swimming together a number of times.
Oda kusursuz durumda.
 - The room is in immaculate order.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
 - Sami's SUV is in perfect working order.
Ben bunu ısmarlamadım.
 - I did not order this.
Onu ısmarlamamı ister misiniz?
 - Would you like me to order it?
Onu Boston'dan posta havalesi ile aldım.
 - I got it mail order from Boston.
O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.
 - I did some extra credit work in order to pass that class.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
 - They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
 - He has written a number of exciting detective stories.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
 - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.
 - Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.
Bir miktar kitap çalındı.
 - A number of books were stolen.
I spoke with a number of them about it.
A number of people have commented on it.