Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
 - Better to extend an olive branch than launch a missile.
Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
 - Prepare to launch torpedoes.
Düşman bize bir saldırı başlattı.
 - The enemy launched an attack on us.
Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
 - They decided to launch a major attack.
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
 - The rockets were fired from a launching pad.
Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
 - The rocket exploded on the launch pad.
Yapay uydu yörüngesine fırlatıldı.
 - The artificial satellite was launched into the orbit.
Onlar bir roket fırlattı.
 - They launched a rocket.