As soon as she saw me, she began to weep.
- O beni görür görmez ağlamaya başladı.
She began to grumble and then to weep.
- Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
She began to cry in a loud voice.
- O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
I could not stop myself from crying aloud.
- Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
He tried to comfort her, but she kept crying.
- O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.
I cannot hear such a story without weeping.
- O tür bir hikayeyi ağlamadan dinleyemiyorum.
I was sad when she was weeping.
- O ağlarken ben üzgündüm.
She simply wept a river of tears before her father's grave.
- O sadece babasının mezarından önce sürekli ağladı.
He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
Nobody will cry for him.
- Kimse onun için ağlamaz.
I know that you still cry for me sometimes.
- Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.