I hope Tom's not too mad at me.
- Tom'un bana çok kızgın olmadığını umuyorum.
You should avoid Tom today if at all possible. He's very mad at you.
- Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın.
Tom is likely to be hot.
- Tom muhtemelen kızgın olacak.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Tom must be furious with Mary.
- Tom Mary'ye kızgın olmalı.
For some reason, she's really furious with me.
- Nedense, o bana gerçekten kızgın.
I was annoyed with him for keeping me waiting.
- Beni beklettiği için ona kızgındım.
Even Tom looked annoyed.
- Tom bile kızgın görünüyordu.
Tom looked indignant.
- Tom kızgın görünüyordu.
When my wife crosses her arms and taps her foot I know she's angry.
- Karım kollarını bağladığında ve ayağını yere vurduğunda, onun kızgın olduğunu biliyorum.
Why does he look black?
- O niçin kızgın görünüyor?
Tom gave me a fierce look.
- Tom bana kızgın bir görüntü verdi.
Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
- Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
- Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
Sue's very angry with you, my new waitress said.
- Sue size çok kızgın, yeni garson kız söyledi.
He looked at her angrily.
- O, kızgın bir şekilde ona baktı.
Mary stomped her foot angrily.
- Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
He reacted furiously.
- O, kızgın bir şekilde tepki verdi.