I have lots of things to tell you.
- Sana söyleyecek çok şeyim var.
Tom has lots of things to tell Mary.
- Tom'un Mary'ye söyleyecek çok şeyi var.
I had no idea that Tom knew so much about zebras.
- Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
There is not much I can do to help, I am afraid.
- Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
You seem to know a great deal about me.
- Benim hakkımda çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
His talk led me to believe that he knows a great deal.
- Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.