Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
 - The Lions had an easy win over the Hawks.
Eder galibiyet golünü attı.
 - Eder scored the winning goal.
İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
 - British forces at this time were winning victories.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
 - Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
 - Is there any possibility that he'll win the election?
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
 - Thus he succeeded in winning her heart.
Her kazanan sonunda başarısız olur.
 - Every win fails eventually.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
 - Is there any possibility that he'll win the election?
Sıra beyazda ve kazandı.
 - White to play and win.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.