The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
 - Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
 - Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
She takes pleasure in seeing horror films.
 - O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.
To swim in the ocean is my greatest pleasure.
 - Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
 - New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten zevk alıyorum.
I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
 - Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
You have good taste in music.
 - İyi bir müzik zevkin var.
There is no accounting for tastes.
 - Zevkler ve renkler tartışılmaz.
I appreciate sweet things and books.
 - Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
 - Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
She's jumping with joy.
 - O, zevkten dört köşe oluyor.
I jumped for joy when I heard the news.
 - Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
 - Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
I know why there are so many people who love chopping wood. In this activity one immediately sees the results. -- Albert EINSTEIN
 - Neden odun kesmekten büyük zevk alan bu kadar çok insan olduğunu biliyorum. Bu aktivitede sonuçları hemen anında görürsünüz. -- Albert EINSTEIN
I have received your letter and read it with delight.
 - Senin mektubunu aldım ve onu zevkle okudum.
Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.
 - Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
Don't come to school just for fun.
 - Sadece zevk için okula gelmeyin.
This novel is fun and enjoyable.
 - Bu roman eğlenceli ve zevkli.
We were greatly amused by her story.
 - Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.
That job gave him little gratification.
 - Bu iş ona biraz zevk verdi.
She gave me a necktie which was completely to my liking.
 - O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.
You have good taste in music.
 - İyi bir müzik zevkin var.
Tom has good tastes in music.
 - Tom'un müzikte iyi zevkleri vardır.
I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
 - Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
I get a kick out of life.
 - Hayattan zevk alıyorum.
Danger gives relish to adventure.
 - Tehlike maceraya zevk verir.
Dangers give relish to an adventure.
 - Tehlikeler bir maceraya zevk verir.
Basketbol oynamak çok eğlenceli.
 - Basket oynamak çok zevklidir.