A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
Steve told me the tale of his travels.
- Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
He never travels without taking an alarm clock with him.
- O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
I wish you a pleasant voyage.
- Sana hoş bir yolculuk diliyorum.
Someday we will be able to go on a voyage to Mars.
- Birgün Mars'a yolculuk yapabileceğiz.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
I made a long journey last year.
- Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
What a pleasant journey we had!
- Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
- Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
We've been traveling for three days.
- Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
I want to travel with you.
- Seninle yolculuk etmek istiyorum.
He likes to travel. I do, too.
- O yolculuk etmekten hoşlanır. Ben de.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.