She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
Steve told me the tale of his travels.
- Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
The long voyage was a trial for us.
- Uzun yolculuk bizim için çok zahmetli geçti.
The voyage lasted 14 months.
- Yolculuk 14 ay sürdü.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
I made a long journey last year.
- Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
What a pleasant journey we had!
- Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
I want to travel with you.
- Seninle yolculuk etmek istiyorum.
Tom doesn't want to travel alone.
- Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
We've been traveling for three days.
- Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
He likes to travel. I do, too.
- O yolculuk etmekten hoşlanır. Ben de.
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.