Properly used, certain poisons will prove beneficial.
 - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
Millions of beneficial organisms live in the human digestive tract.
 - İnsanın sindirim sisteminde milyonlarca yararlı organizma yaşamaktadır.
All models are wrong, but some are useful.
 - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
A cow is a useful animal.
 - İnek yararlı bir hayvandır.
His advice was very helpful.
 - Onun tavsiyesi çok yararlı oldu.
Tom's advice was very helpful.
 - Tom'un tavsiyesi çok yararlı idi.
I can think of some situations in which a knife would come in handy.
 - Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.
Having a small flashlight in your pocket may come in handy.
 - Cebinde küçük bir el fenerine sahip olman yararlı olabilir.
Tom taught me a lot of useful things.
 - Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
He put her savings to good use.
 - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
 - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
This is a worthwhile book.
 - Bu yararlı bir kitap.
I think it's a worthwhile thing to do.
 - Bence o yapılması yararlı bir şey.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
 - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
You must not take advantage of her innocence.
 - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
I profited from reading this book.
 - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
A wise man profits from his mistakes.
 - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
 - O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
I think that this material is of benefit to everyone.
 - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
 - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
 - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of the opportunity.
 - Fırsattan yararlansanız iyi olur.
All my efforts turned out to be useless.
 - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
What's the point in doing this?
 - Bunu yapmanın ne yararı var?
We realized it was pointless.
 - Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
Are you sure this is in Tom's best interest?
 - Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
This book isn't just interesting, but also useful.
 - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
 - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Eating fish is good for your health.
 - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
That's not a useful piece of information.
 - O, yararlı bir bilgi parçası değil.
A cow is a useful animal.
 - İnek yararlı bir hayvandır.
Usefulness must be combined with pleasantness.
 - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
 - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
 - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
Is there any help available?
 - İşe yarar bir yardım var mı?
You had better avail yourself of this opportunity.
 - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
Demir çok faydalı bir metaldir.
 - Demir çok yararlı bir metaldir.