He made an admission that he had lied.
 - O, yalan söylediğini itiraf etti.
Parents teach their children that it's wrong to lie.
 - Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
Parents teach their children that it's wrong to lie.
 - Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
To tell a lie is wrong.
 - Yalan söylemek yanlıştır.
Even if it's not true, it's a brilliant fabrication.
 - Bu doğru olmasa bile, parlak bir yalan.
Time reveals truth as well as falsehood.
 - Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.
I believe you are telling me a falsehood, Anne, she said sharply. I know you are.
 - Bana bir yalan söylüyor olduğuna inanıyorum, Anne dedi keskin bir biçimde. Senin yalan söylediğini biliyorum.
Mary is a quack doctor.
 - Mary bir yalancı doktor.
A shameless liar speaks smilingly.
 - Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
Shame on you for lying.
 - Yalan söylediğin için yazıklar olsun.
Whatever story I tell, Mother believes me.
 - Ne yalan söylersem söyleyeyim, Annem bana inanır.
His story is too preposterous to be a lie.
 - Onun hikayesi bir yalan olamayacak kadar çok mantıksız.
The girls spread many false rumors and lies about Mary.
 - Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalanlar yaydılar.
If that's false, she's a liar.
 - Bu yanlışsa o yalancıdır.
It is not good to tell a lie.
 - Yalan söylemek iyi değildir.
It is wrong to tell lies.
 - Yalan söylemek yanlıştır.
Tom refused to take a polygraph test.
 - Tom yalan makinesi testine girmeyi reddetti.
Sami passed a polygraph test.
 - Sami bir yalan makinesi testinden geçti.
There are those who think, falsely, that video games are the source of all our ills.
 - Video oyunlarının, yalan bir şekilde, tüm hastalıkların kaynağı olduğunu düşünenler var.
Tom accused Mary of lying through her teeth.
 - Tom Mary'yi açık açık yalan söylemekle suçladı.
Tom couldn't keep lying to Mary. He felt he just had to tell her the truth.
 - Tom Mary'ye yalan söylemeyi sürdüremedi.O sadece ona gerçeği söylemek zorunda olduğunu hissetti.
To tell a lie is wrong.
 - Yalan söylemek yanlıştır.
It is not good to tell a lie.
 - Yalan söylemek iyi değildir.