yaşamı

listen to the pronunciation of yaşamı
Турецкий язык - Английский Язык
life
lyfe
yaşam
life

While there is life, there is hope. - Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.

He saved the boy at the risk of his own life. - Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.

yaşam
lifetime
yaşam
experience

You don't need to be an artist in order to experience beauty every day. - Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.

This experience counts for much in his life. - Bu tecrübe onun yaşamında çok önemli sayılır.

iş yaşamı
Work Life, labor Life
aile yaşamı
domesticity
insan yaşamı
human life
kır yaşamı
country life
yaşam
being

The living beings of the past were very different from those of today. - Geçmişteki yaşam bugünkünden çok farklıydı.

I'd like to go through just one day without being told I look like my brother. - Erkek kardeşime benzediğim söylenmeden sadece bir gün yaşamak istiyorum.

yaşam
animation
yaşam
existence

I'm sick of this hand-to-mouth existence. - Kıt kanaat yaşamaktan usandım.

Ghost existence does not prove that there's life after death. They can be elements of another dimension. - Hayalet varlığı ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlamaz. Başka bir boyutun unsurları olabilir.

yaşam
days

The doctor emphasized that the patient only had a few days to live. - Doktor hastanın yaşamak için sadece birkaç günü olduğunu vurguladı.

In his autobiography, he repeatedly refers to his unhappy school days. - Öz yaşam öyküsünde, defalarca mutsuz okul günlerinden bahsediyor.

yaşam
life of
yaşam
living of
yaşam
of life
bitki yaşamı
plant life

Before that, there was no plant life in this region. - Bundan önce, bu bölgede bitki yaşamı yoktu.

In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life. - Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.

bohem yaşamı
bohemian life
bohem yaşamı sürmek
lead a bohemian life
bohem yaşamı sürmek
to lead a bohemian life
bozunum yan-yaşamı
(Fizik) period of decay
hristiyan yaşamı
christian life
kent ve kasaba yaşamı
city and town life
meslek yaşamı
(Ticaret) professional life
seks yaşamı
sex life
yaşam
vita
yaşam
life; living
yaşam
life, lifetime
yaşam
life; course of existence; state of existence (as a human being)
yaşam
living

She is used to living alone. - Yalnız yaşamaya alışkın.

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

yaşam
lives

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

Although she lives nearby, I rarely see her. - Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yaşamı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

yaşam
Hayat

Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun. - Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.

Hayatını nasıl kazanıyorsun? - Yaşamak için yaptığın iş nedir?

yaşam
Hayat: "Yaşamın kurallarını, kendi aleyhinde işliyor varsaydığı günden bu yana, umursamamıştı."- H. Taner