Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
 - The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
 - Be born, get married, and die; always bring money.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
 - My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
 - People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
 - The man was ashamed of being born poor.
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
 - I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
 - She wished she had been born twenty years earlier.
O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor.
 - He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.
Tom doğuştan sanatçı.
 - Tom is a born artist.
Kojin Kudo bir doğuştan şairdir.
 - Kojin Kudo is a born poet.
I ought really to have called him my sergeant. He's a born sergeant. That's as much as to say he's a born scoundrel.