vergüten

listen to the pronunciation of vergüten
Немецкий Язык - Турецкий язык
{fer'gü: tın} ödemek
(zararını) karşılamak, tazmin etmek; (çeliğe) su vermek
emeğinin karşılığını vermek
hakkını vermek
Английский Язык - Турецкий язык

Определение vergüten в Английский Язык Турецкий язык словарь

pay
{i} ücret

Saatlik ücretin ne kadar? - How much is your hourly pay?

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

pay
{i} ödenek
pay
{f} (paid)
pay
{f} öde

Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim. - I'll pay the money for your lunch today.

Faturayı ödemediği için suyu kestiler. - They shut his water off because he didn't pay the bill.

pay
karşılığını vermek
pay
maaş

Tom ona ödediğimiz maaşı hak ediyor. - Tom deserves the salary we pay him.

Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar. - Recently, they have not been giving her her paycheck on time.

pay
vergin
pay
yarar sağlamak
pay
ödemek

Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür. - It is the obligation of every worker to pay taxes.

Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı. - Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place.

pay
kâr getirmek
pay
(Askeri) ÖDEME: Bir borcun tasfiyesi
pay
{f} para vermek

Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum. - I don't want to pay through the nose for a hotel room.

pay
{i} bedel

Özgürlük için bedel ödenmeli. - One must pay for freedom.

Aşk için ödediğimiz bedel bu. - It's the price we pay for love.

pay
kar getirmek
pay
pay dirt işletme zahmetine değer mi
pay
{i} ödeme

Ödeme yapmadan restorandan ayrıldı. - He left the restaurant without paying.

O kadar fazla ödemeye param yetmez. - I cannot afford to pay so much.

pay
(fiil) ödemek, karşılığını vermek, para vermek, değmek, etmek
Немецкий Язык - Английский Язык