vererek

listen to the pronunciation of vererek
Турецкий язык - Английский Язык
rendering
giving

He responded by giving the OK gesture. - EVET işareti vererek yanıtladı.

The object flew away to the south, giving out flashes of light. - Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

hakkını vererek yapmak
sustain
ver
give

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

Give it to me, please. - Onu bana ver, lütfen.

alarm vererek
alarming
emek vererek
laboriously
fidye vererek kurtarmak
redeem
fidye vererek kurtarmak
(Ticaret) buy off
güven vererek
reassuring
konfor vererek
comforting
korku vererek
alarmingly
lezzet vererek
seasoning
sıkıntı vererek
gripping
sır vererek
confiding
tarih vererek
dating
ver
(Bilgisayar) export

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

ver
(Bilgisayar) issue

I can't answer this question. I don't know anything about those issues. - Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

One of the big issues in the campaign was taxes. - Kampanyadaki en büyük konulardan birisi vergiydi.

ver
(Bilgisayar) export as
yön vererek
collimating
ver
{f} given

Food and blankets were given to the refugees. - Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing. - Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

He responded by giving the OK gesture. - EVET işareti vererek yanıtladı.

Recently, they have not been giving her her paycheck on time. - Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

ver
gave

My uncle gave me a present. - Amcam bana bir hediye verdi.

I took one, and gave the other apples to my little sister. - Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.

ver
{f} grant

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

The manager bestowed a trophy on him. - Müdür ona bir kupa verdi.

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

ver
bring forth
ver
granted

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

I took it for granted that she would agree with me. - Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.

bayrakla işaret vererek durdurmak
flag down
ceza vererek
penally
ders vererek
lecturing
düşmana ödün vererek savaştan kaçınma
appeasement
huzursuzluk vererek
disquietly
ilan vererek aramak
advertize for
ilan vererek aramak
advertise for
isim vererek göstermek
designate with a term
kendini vererek
heartedly
kendini vererek
devotionally
keyif vererek
heartsomely
memnun etmek (taviz vererek)
placate
moral vererek
reassuredly
nefes vererek
exhalingly
nefes vererek
exhaling
taviz vererek
concessively
ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty. - O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.

ver
cede
ödün vererek anlaşmaya varma
compromise
Английский Язык - Английский Язык

Определение vererek в Английский Язык Английский Язык словарь

ver
Displays the MS-DOS version
ver
Vertical
ver
Voluntary export restraint agreement
ver
(Internal) VER Displays the DOS version number
ver
to see

I am very happy to see you. - I'm very happy to see you.

I am very happy to see you. - I'm very glad to see you.

ver
Reports the version of the operating system Example VER
ver
edition, variation
ver
nIII: ability
ver
Acronym for "Voluntary Export Restraint "
ver
Veterans Employment Representative
ver
- version
ver
Params: string TICKET, int BUILD_SUPPORT, string CLIENT_VERSION
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение vererek в Турецкий язык Турецкий язык словарь

VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
Английский Язык - Турецкий язык

Определение vererek в Английский Язык Турецкий язык словарь

ver
(Bilgisayar) sürüm

Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım. - I just bought the latest version of this MP3 player.

Bu sözlük en son sürüm değil. - This dictionary isn't the most recent version.