Bir otlakçı çalışma numarası yapmayan biridir.
- A bum is someone who doesn't pretend to work.
Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
- I would rather die than do such an unfair thing.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
İşe geri dön, seni tembel serseri!
- Get back to work, you lazy bum!
Ben beş para etmez bir serseriyim.
- I'm a good-for-nothing bum.
Ben bütünüyle berbattım.
- I was totally bummed.
Onun sıska bir sakalı bozuk bir bacağı var.
- He has a scraggly beard and a bum leg.
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Senin eleştirin çok insafsız.
- Your criticism is very unfair.
Tom insafsızca davranıldığından şikayet etti.
- Tom complained that he had been unfairly treated.
bum deal.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... unfair advantage of our manufacturers. So we're going to make sure that people ...
... And it's very unfair. ...