The girl tried hard to hold back her tears.
 - Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
 - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
I didn't mean to keep it secret.
 - Bunu gizli tutmak niyetinde değildim.
You must keep the plan secret until someone notices it.
 - Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
I will lend you the books, which I have at my disposal, on condition that you keep them clean.
 - Onları temiz tutmak şartıyla sana elimdeki kitapları ödünç vereceğim.
Tom wanted to hire us both, but he said he could only hire one of us.
 - Tom ikimizi de tutmak istedi, ancak yalnızca bizden birini tutabileceğini söyledi.
It wasn't my idea to hire her.
 - Onu tutmak benim fikrim değildi.
He had worked hard to keep Kansas peaceful.
 - Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
 - Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
We had to retain a lawyer.
 - Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.
I had to grab her to keep her from falling.
 - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
If you want to stay a member of this club, you have to fish or cut bait.
 - Bu kulübün bir üyesi kalmak istiyorsanız balık tutmak ya da yem kesmek zorundasınız.
I'd like to keep expenses down.
 - Giderleri düşük tutmak istiyorum.
Tom doesn't like fishing.
 - Tom balık tutmaktan hoşlanmaz.
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
 - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
I have kept a diary for three years.
 - Üç yıldır bir günlük tutmaktayım.
Don't make promises that you don't intend to keep.
 - Tutmak niyetinde olmadığın sözler verme.
I make sure to keep my computer secure.
 - Bilgisayarımı güvende tutmak için gerekeni yapıyorum.
Sami came to mourn Layla.
 - Sami, Leyla'ya yas tutmak için geldi.
You have to hold back.
 - Kendini tutmak zorundasın.
She held my arm firmly.
 - O, kolumu sımsıkı tuttu.
He held a pen in his hands.
 - O, elinde bir kalem tutuyor.
The most dangerous thing Tom ever wanted to try to do was to hold a poisonous snake.
 - Tom'un şu ana kadar yapmayı denemek istediği en tehlikeli şey zehirli bir yılanı tutmaktı.
To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
 - Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
Tom didn't have enough money to take a taxi.
 - Tom'un bir taksi tutmak için yeterli parası yoktu.
Why do you want to take a taxi?
 - Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
They fixed the sign to the wall.
 - Onlar tabelayı duvara tutturdular.
The cost of the air fare is higher than of the rail fare.
 - Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.
How much will it cost you to go by air?
 - Hava yoluyla gitmen ne kadar tutar?
You must grip that dagger this way.
 - O hançeri bu şekilde tutmalısın.
Tom can't hold down a job. He's always getting fired.
 - Tom bir mesleği tutamaz. O her zaman kovuluyor.
I barely restrained myself from vomiting.
 - Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
You're holding my hand in the photo.
 - Fotoğrafta elimi tutuyorsun.
Hold the vase with both hands.
 - Vazoyu iki elinle tut.
Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding.
 - Bazen en iyi yanıt, kendinizi yanıt vermekten uzak tutmaktır.
I barely restrained myself from vomiting.
 - Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
We had to retain a lawyer.
 - Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.
Where can I get hold of a good tax lawyer?
 - Nerede iyi bir vergi avukatı tutabilirim?
Tom and Mary's new puppy chews up everything he can get hold of, including Tom's new slippers.
 - Tom ve Mary'nin yeni köpeği, Tom'un yeni terlikleri de dahil olmak üzere, elinde tuttuğu her şeyi çiğnemektedir.
My brother is holding a camera in his hand.
 - Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
You're holding my hand in the photo.
 - Fotoğrafta elimi tutuyorsun.
Tom tried to hold back his tears.
 - Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
Tom couldn't hold back his tears.
 - Tom gözyaşlarını tutamadı.
The police held back the crowd.
 - Polisler kalabalığı geride tuttu.
The police held back the protesters.
 - Polis protestocuları geri tuttu.
Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
 - Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
Keeping a diary is a good habit.
 - Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.
Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
 - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.