Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.
- It's rude to whisper in front of others.
Tom yüksek bir fısıltıyla konuştu.
- Tom spoke in a loud whisper.
Tom, Mary ile fısıltılı olarak konuştu.
- Tom spoke to Mary in a whisper.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Kase mükemmel bir şekilde yuvarlaktı.
- The bowl was perfectly round.
Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.
- Tom and Mary were whispering to each other.
Tom Mary'ye bir şeyler fısıldadı.
- Tom whispered something to Mary.
O, bana aç olduğunu fısıldadı.
- He whispered to me that he was hungry.
Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
- It is very cold here all the year round.
Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
- It is warm there all the year round.